|
ayakkabi gördüm/begendim - Ich habe Schuhe gesehen
|
|
duruma göre Cam veya Plastik Beher - becherglas
|
|
bununla birlikte / buna göre - somit
|
|
galiba ;anlaşılan ; görünüşe göre - offenbar
|
|
?binaenaleyh, bundan dolayı, buna göre, bunun sonucu olarak - das hat zur folge,dass.., demzufolge.
|
|
karşısında, uyarınca, dolayısıyla, göre; göz önünde tutularak - angesichts
|
|
Ben, diskoda senin için giyimime çok özen göstermiştim, şık olmuştum. Ve sen göz göre göre onunla öpüştün, yak... - Ich hatte mich so schick für dich gemacht in der Disco. Und du hast einfach mit Ihr rumgeknutsch . Ich war vol...
|
|
göre göre - ?
|
|
Bana göre farketmez - Das ist mir egal.
|
|
Hidir... Hidiiirrrr... Hiii?! Ne vaaarr? Uyuyon mu? Yok, börülce ayikliyom... Soru mu lan bu, Hacer? Uyuyom t... - ?...
|
|
Hidir... Hidiiirrrr... Hiii?! Ne vaaarr? Uyuyon mu? Yok, börülce ayikliyom... Soru mu lan bu, Hacer? Uyuyom t... - keine ahnung was das heißt...
|
|
Görecilik (Relativizm) - der Relativismus
|
|
sağ eliye iş gören - rechtshängig
|
|
görünürde inanılır olan, kabul gören, ispatlı, ibraz edilebilen - plausibilität
|
|
geleneksel olmayan, alışılmamış, görenek dışı, alışılmadık - unkonventionell
|
|
görev beni bekliyor - die Pflicht ruft
|
|
görev üstlenici - engagiert
|
|
görev tazminatı - Dienstaufwandsentschädigung
|
|
Yönetmeliğe uygun göreve getirilen(atanan) temsilci (Vekil, avukat) - satzungmäßig
|
|
göreviveren, işveren - Auftraggeber
|
|
mahkemece görevlendirilen avukat - Pflichtverteidiger
|
|
görevlendirilmiş - beauftragte
|
|
Başbakan, hükümet görevlisi, bakan - Regierungschef
|
|
görevsizlik - unzustädigkeit
|
|
1. deneyim, tecrübe 2. görgü - Erfahrung; Pl. die Erfahrungen
|
